Sizi hayatımda kalemine, kalbine, duruşuna ve iyi niyetine en çok güvendiğim kişi ile tanıştırmaktan gurur duyarım! pbA* Güneş'in tiramisu sevmediğini ve türk kahvesine şekerini koymayı unutsada hayatı boyunca ettiği güzel dualarının hediyesi, kardeşi, yol arkadaşı.. O ailemin en güçlü parçası çünkü gördüğünüz an 'ailenizden olmasını isteyeceğiniz' hatta bu konuda kendisine çeşitli yollarla ulaşmaya çalışacağınız biri (sorunuz;tanışma hikayemiz:) ) Kendisi ile blogumda sık sık görüşeceksiniz ve eminim unutmadan söylediklerini çok seveceksiniz :)
İnternette dolaşırken fark ettim. Güzel sözler, şiirler, sevgiliye,
eşe, dosta. Aile konusunda hep biraz daha tutuğuz. ’Ben onların evlatlarıyım, sevmeme
seçeneğim yok, onlar da bunu biliyor’ culuk
işimize gelmiş. Misafiri olduğum bu güzel bloğa yazı yazacaksam, önce beni
‘BEN’ yapan değerlerden başlamam gerektiğini düşündüm. Zevkim, hayat görüşüm, tavsiyelerim,
eleştirilerim, yaşam kavgam var ama olayın en başını atlarsak, diğerlerinin de
pek bir önem içeriği kalmıyor gibi.
Babalar kızların ilk aşkı derler; doğruymuş. Gözümü açtığım
andan itibaren en güçlü erkek karşımdaydı. Dünyanın en yakışıklısı, en zekisi, en
merhametlisi. ’Senin için dünyayı yakarımmm!’ derken en samimisiydi. Hayat bu, düşerken
‘dost’ dediklerimiz gözlerini kapatırken olaya el uzatandı, omuz olandı, muhakkak
seni yerden kaldırandı. ’Her daim yanındayım!’ derken içtendi. Siz kendinizden
vazgeçtiğinizde bile o vazgeçmedi. Tek bir tebessümünüz için her şeyini ortaya
koyan adam nasıl ‘kahraman’ sıfatından mahrum bırakılabilirdi?
Anneler kızların en yakın arkadaşı derler. Doğruymuş. Arkadaşlarınız
yaşadığınız olayları ileride zayıf bir anınızda koz olarak hafızaya atarken, anneler
sizin yaralarınızı sarmaya odaklanır. Eksik noktalarınızla sizi vurmak yerine, tamamlar.
Yara aldığınızda elinde tuz değil, pansuman gereçleri vardır. Canınız her
yandığında gitmek istediğiniz tek yer anne kollarıdır. Ondaki şefkat dünyanın
bütün psikologlarını dağıtır, gözlerindeki sevgi güneşi sollardı. Hele ki, çok
başarılı, herkesin saygı duyduğu bir anneniz varsa, sahip olduklarına dişiyle
tırnağıyla gelmişse hayranlığınız da, ona layık evlat olabilme çabanız da hiç
bitmiyormuş. Sizi sizden çok seven, düşünen kişi; size canından can veren
olmalıydı zaten.
Kimine göre şans, bazılarına göre yalnızlık kardeşsizlik. Bu
durumda bile dünyanın en şanslı kişisi olarak nitelendirebilirim kendimi. Gözlerimi
açtığım anda iki tane dünya güzeliyle karşılaştım. Şimdi onlar için ‘ablam’
değil; ’teyzem’ diyeceğim ama ‘kardeşin yerini tutmaz’ cümlesiyle
karşılaşacağım.
Önceden çok sinirleniyordum, ama hak vermeye başladım. Sadece
ablam olamazlardı onlar çünkü, yeri geldiğinde küçük kardeşim, yeri geldiğinde
annem, çoğu zaman oyun arkadaşım, her zaman koruyucum, her anımın destekçisi, canımın
en içi onlar çünkü. Diğer şans unsurum ise; sonradan hayatıma girenler. ’Arkadaşlar Allah’ın bize vermeyi unuttuğu
kardeşlerdir’ sözünün somut kanıtları.(Bu konuda tecrübeyle sabitlediğim
olaylar olduğu için şimdi kısa geçsem de devamı mutlaka gelecektir.)
Bağlılık ve bağımlılık arasındaki ince çizgiyi hayatım boyunca
korumaya çalıştım. Ailem hariç. Hepsi hem en zayıf noktam, hem en güçlü tarafım
oldukları için kafam karışık, çizgilerim silinmiş. Varsın, bu duygu karmaşam
onlar için olsun. Çünkü hepsi canımdan öte canlar. En çok sevilenler.
Siz de, ’insan hep en
sevdiğine hoyrattır’ cümlesinden
sıyrılın. Ömür dediğiniz göz açıp kapama süresi. Sevgi sözcüklerinizi en
değerlilerinizle paylaşmadıktan sonra, yanınızdayken sarılamadıktan sonra geç
kalır bazen pişmanlıklar. Allah kimseyi sevdikleriyle sınamasın, herkesi de
ailesine bağışlasın diyerek son veriyorum :)
Başlangıcı yaptık, yeni konularda unutmadan söyleyelim ki, yarına
geç kalmayalım.
pbA*
(İlk yazı olduğu için blogger editi : Pelinsu Beril ARSLAN)